6 Şubat 2013

Futbolda İstikrar?

Futbolda istikrar uzun vadede başarının anahtarı gibidir. Bu oyunla yakından uzaktan ilgili herkesin istikrar dediğinde aklına gelen ilk isim hiç şüphe yok ki 
Sir Alex Ferguson'dur.

41 doğumlu İskoç futbol dahisi, oyuna forvet olarak 57 senesinde Queens Park'ta başlayıp İskoçya'da devam eden kariyerine 317 maçta 170 gol sığdırarak başarılı kariyerinin ilk perdesini kapadı. Zaten aslında her şey bundan sonra başladı. 8 yıllık İskoçya serüveninin ardından İngiltere'nin şeytanına 1986'da ilk imzayı atmasından bu yana tam 27 yıl geçti. Bu yıllara rekorlar, kupalar, madalyalar ve şampiyonluklar sığdırmayı başardı. Dünyada hiç şüphe yok ki diğer teknik adamlar tarafından da büyük saygı duyulan bir üstattır...

Peki sadece istikrar futbolda başarıyı getirir mi?
Son zamanlarda giderek sık duymaya başladığımız bu kelime özellikle ülke futbolunun genelinde de hakim olan tabloyu değiştirmek istercesine daha da sık yankılanır oldu. Başkanların ağızlarından düşmeyen "istikrar" kelimesi nedense sadece lafta kalmakla beraber, beklenmedik zamanlarda yada beklenmedik sonuçlarla birlikte teknik direktörün kulüpten ayrılmasıyla son bulur ve cümleler tekrar başa döner. Model olarak gösterilen Manchester United veya Arsenal takımları aslında ülkemiz futboluna taban tabana zıt bir coğrafyada olsa da özenilen, özlenilen modellerdir. 


Benim model olarak son yıllarda en beğendiğim ve bazı şeylerin artık doğru yapılmaya başlanmasına sevindiğim kulüp olan Bursaspor, Ertuğrul Sağlam ile yakalamaya başladığı istikrarı hepimizin bildiği gibi tekrar başa dönmek suretiyle kaybetti. Takıma ilk Lig şampiyonluğunu yaşatmış ve takımı neredeyse sınıf atlatarak belirli bir seviyede tutmayı başarmış, bütçe-kadro ekseninde başarılı sayılan transferler yapmış teknik adam, bir dönemlik kötü gidişin ardından kulüpten ayrılmıştır. Neticede futbol da bir vizyon işidir. Oturur uzun vadede plan yaparsınız bunu uygulayacağına inandığınız birini takımın başına getirirsiniz, ekonomik imkanlar neticesinde kadroyu oluşturur planınıza uygun olarak ilerlersiniz ki bu anlamda Bursaspor epey yol almışken olası bir tökezlemede ülkemiz futbolunun alışılan yüzü devreye girmiş ve Ertuğrul hoca takımdan ayrılmıştır. Türk futbolunun geleceği açısından ayrılanda, gönderende bu noktada suçludur.


Şimdi gelelim bizim atıp tutan yöneticilerimize. Zaman zaman örnek verilen Arsen Wenger'li Arsenal 2004 yılından bu yana şampiyon olamamakla birlikte kupa kaldırma başarısı da göstermemiştir. Her yıl da ligi ilk 3 takım içinde bitirememektedir. Fakat buna rağmen 8 yıldır teknik adam hala gitmemekte/gönderilmemekte ve 17 yıldır görevine devam etmektedir. Kaldı ki yıllardır süregelen takım politikasında genç yeteneklere sabırla yer verilmekte ve istikrar bu yapının üzerine kurulmaktadır. Türkiye'de en uzun süre görevde kalan teknik direktör 6,5 yıl ile Beşiktaş'ı çalıştıran Gordon Milne'dir. Milne bu süre zarfında takımına 3'ü lig olmak üzere 12 kupa kazandırmıştır.


Ülkemizde kulüp başkanlarının bile görev süresi alınan puanlara bağlıyken istikrar daha uzun süre sadece sözde kalmaya devam edecek sanırım. Çünkü istikrar hala 1-2 yıllık başarı olarak algılanmakta. Oysa ki futbolda istikrar başarıyı uzun sürede devamlı kılmaktır. Başarıyı yakaladığınız futbol felsefesini veya oluşturduğunuz sistemi yıllar içinde geliştirerek, yenileyerek ve modernize ederek uzun vadede başarıyı arttırmaktır. Baktığımızda ülke çapında futbol takımlarımızın gerçek bir sisteme dayalı oyun düzenleri olmadığından geniş ölçekte milli futbol takımımız da bir ekol yaratamamış olup yıllardır bunun sancısını çekmekte ve görüldüğü üzere başarı saydığımız geçmiş tarihli günlük zaferlerle hala avunmaktayız. Büyük paralarla büyük transferler yapmak istikrar sağlamak değil daha çok genellikle günü kurtarmaktır. Zaten  olası bir kötü gidişte ilk giden de onlardır. 

Taraftar olarak çoğumuz pek tabii ki sürekli başarı ister, her sene biz şampiyon olalım mantığıyla düşür, takımımızı da en iyi seviyede görmek isteriz, bu çok doğaldır. Fakat takıma destek olmak parolasıyla gidilen maçlarda istenmeyen sonuçlar alındıkça genellikle istifa kelimesini de ağza ilk alan ve fitili ateşleyip baskı oluşturan da biz oluruz. Taraftar profili sadece ve sadece sezonluk başarıya endeskli olunca bu sonuç kaçınılmazdır. Yahu durun iki-üç yıl sabredelim takımın şablonu oluşsun, sistem otursun, gençler takıma adapte olsun zihniyetine ne yazık ki sahip olamadığımızdan dolayı da hava alanlarında en çok bekleyenler hep biz oluruz. İşin aslı hepimiz dünya sıralamasından ilk 5 sıradaki takımları tuttuğumuzdan dolayı her sene en iyisini beklemek hakkımızdır, olası bir hezimette derhal suçlular gitmelidir...


Özetle aslında bu konuda önümüzde birçok örnek varken hala bazı şeyleri hem taraftar hem basın hem de futbol yöneticileri olarak topyekün yanlış yapmaya devam etmekteyiz. Futbolda başarının önemli bir parçası olan istikrarı sağlamak için ise en önemli şartlardan biri olan sabır faktörünü de unutmadan, günlük değil uzun vadeli ve sürekli başarının peşinden koşmalıyız. Vefa sadece semt ismi olduğu gibi istikrar da sadece şirket panolarındaki grafikten ibaret olmasın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder